THE MICHİGAN JOURNAL ROBERT PATTİNSON RÖPORTAJI
Kibar, seksi ve İngiliz… Robert Pattinson, Hollywood’a taze bir giriş yapmış ve genç kızların kalbini teker teker çalmış biri.22 yaşındaki oyuncu, Twilight’ta imkansız derecedeki bir güzelliğe sahip olan ve bir insana aşık olan Edward Cullen adındaki vampiri canladırıyor.
Film, Stephenie Meyer’ın aynı adlı, Edward Cullen ve Bella Swan’ın (Kristen Stewart) aralarındaki ilişkiye odaklı olan romanından uyarlandı.
Pattinson, doğa üstü güçlerle ilgili konulara hiç de yabancı değil. Onun fantezi dünyasıyla ilk tanışması Harry Potter filmlerindeki büyücü Cedrig Diggory rolü ile olmuştu.
Pattinson, “Sonunda normal birini oynayacağım günü bekliyorum.” diyor gülmesini bastırmaya çalışarak. “Bu tür rollerde yaptığım şeyler normal olmanın çok dışında.”
Ama Edward Cullen, Cedric Diggory karakterinde çok farklı. Diggory’ye göre çok daha hareketli bir karakter Edward Cullen. Sürekli atlayan, zıplayan ve yerinden fırlayan biri. Yani aslında Cullen rolü sadece büyüklük olarak değil, karakter zorluğu olarak da Diggory’den çok farklı.
Pattinson, Cullen karakterinin esas özelliklerini iyice saptadığını söylüyor. “Cullen insanlar üzerinde önemli bir etki bırakıyor.” diyor Pattinson. “Mesela kitapta sürekli olarak onun, büyük bir sessizlik ve gizem içerisinde birden bire ortaya çıkmasından bahsediliyor. Bu onun doğasında olan bir hareket ve bunu her yapışında karşısındaki kişiye korku ve heyecan yaşatıyor. Ve karşısındaki kişiye, bunu nasıl yaptığını, daha da önemlisi bunu bilinçli olarak mı yoksa tamamen doğası gereği mi yaptığını düşündürüyor.”
Pattinson, Cullen’in diğer ana özelliklerinden de bahsediyor. “Ondaki en sevdiğim özellik inanılmaz derecede anlaşılmaz ve esrarengiz olması. Hiç kimse gerçekte, o anda ne düşündüğünü ya da ne yaptığını bilemiyor çünkü Cullen tahmin edilebilir bir karakter değil.Ve o da bu özelliğini insanların aklıyla oynamakta kullanıyor ve oldukça da eğleniyor.Onunla ilgili en zor olan kısım ise Cullen’in korkutucu biri olması. Kitabın bazı bölümlerinde,korkutucu bir karakter sergiliyor. Olduğu şeyden dolayı korkutucu ve aynı zamanda iyi biri olmak için çalışıyor. Yani sürekli bir denge sağlamaya çalışıyor.”
Cullen ve Swan arasındaki aşk, masalsı ve derin. Ve bu aşk, ikisinin de karakterlerinin izin verdiği oranda yaşanıyor.
“Bu aşkın içinde bir rol oynamaya başlayacağım zaman, gerçeklikte böyle bir ilişkinin nasıl olabileceğini düşündüm.” diyor Pattinson. “Cullen, kendisi için iyi hiçbir şeyin olamayacağını düşünen biri. Doğal içgüdülerini reddediyo ve bir çeşit Araf’ta yaşıyor. (Arada kaldığını ima ediyor) Bir tarafı olduğu kişi gibi, bir ölü gibi yaşamayı isterken, diğer tarafı bir insan gibi davranmak istiyor. Ve sonunda ona tekrar yaşadığını hissettiren bu kızla tanıştığında, bu kız ona bir insan gibi yaşaması için bir sebep veriyor. Yani bu oldukça açık. Onun umutsuzluğunu yenmesi için, Bella’nın gelmesine ve onu sevmesine ihtiyacı varmış.” diyor gülerek.
aLıntı!